Canlı Sohbet
Mar

06

VERGİ İHTİLAFLARI YAZILARI

Malın teslimi ve hizmetin yapıldığı tarihten itibaren 7 günlük süreden sonra düzenlenen faturalara özel usulsüzlük cezası uygulanır mı ?

Bilindiği üzere; 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 353 üncü maddesinin 1 inci fıkrasında verilmesi ve alınması icabeden fatura, gider pusulası, müstahsil makbuzu ile serbest meslek makbuzunu vermeyen ve almayanlardan her birine, her fatura, gider pusulası, müstahsil makbuzu ve serbest meslek makbuzu için özel usulsüzlük cezası kesileceği belirtilmiştir. 

Kanunda belirtilen fatura verilmemesi ve alınmaması hali hiç fatura düzenlemeyenler için söz konusudur. Yedi günlük süreden sonra fatura düzenlenmişse, fatura verilmemesi hali söz konusu değildir. Dolayısıyla idari cezalar için geçerli olan “cezayı gerektiren fiilin tüm unsurları tamam olmadan failin cezalandırılamayacağı” yolundaki genel ceza hukuku ilkesinin varsayım ya da kıyas yoluyla ceza tayinine olanak tanımaması nedeniyle özel usulsüzlük cezası kesilemez.

Daha ayrıntılı bilgi için iletişim kurunuz 

Saygılarımızla…

Takdir Komisyonlarının verecekleri kararın kapsamının belirlenmesi ve re’sen vergi tarhında ulaşılmak istenen amaç ne olmalıdır?

Bilindiği üzere; 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 30 uncu maddesi re’sen vergi tarhını tanımlamaktadır. Re’sen vergi tarhı ile ulaşılmak istenen amaç vergi dairelerinin bilgisi dışında bırakılan kazancın gerçeğe en yakın miktarlarının saptanmasıdır. Nitekim beyannamelerin yasal ve ek sürede verilmemiş olmasından dolayı mükellefler adına re’sen vergi salınması sırasında matrah takdiri yapmak durumunda olan takdir komisyonlarının verecekleri kararların kapsamını belirleyen yine aynı Kanunun 31/8 inci maddeside bu kararlarda takdirin dayanaklarını gösterilmesi hükme bağlanmıştır.

Tüm bu hükümler vergi dairesi müdürleri ve takdiri yapacak komisyonlarca, tarhı gereken vergiye ait matrahın gerçeğe en yakın miktarlarının saptanması için gerekli araştırmaların yapılmasını zorunlu kılmaktadır.

Daha ayrıntılı bilgi için iletişim kurunuz 

Saygılarımızla…

193 sayılı Gelir Vergisi Kanununu hükümlerine göre ikmalen ve re’sen vergi salınmasında takdirin dayanakları nasıl olmalıdır?

Yükümlülerin bir kısım kazanç ve iratlarını vergi idaresinin bilgisi dışında bıraktıkları ya da bildirdikleri kazanç ve iratlarda noksan beyan saptanan hallerde gelir vergisine tabii kazanç ve iradın safi miktarının gerçeğe en yakın biçimde saptanması gerekir. Vergi Usul Kanununun ikmalen ve re’sen vergi salınmasını öngören 29 ve 30 uncu maddelerinde amaçlanan da budur. Çünkü bu hükümlerle yasa yapıcı üzerinden verginin hesaplanacağı matrahın belirlenmesini öngörmüştür. Vergi kaybına yol açıldığı ileri sürülen durumlarda ikmalen ve re’sen vergi salınması için gerekli sebeplerin bulunması salt bu nedenlerle yapılan tarhiyatın hukuka uyguluğunu göstermez. 

213 sayılı Vergi Usul Kanununun 31/8 inci maddelerine göre de takdirin dayanakları ile yapılan takdir hakkında açıklamaların takdir kararlarında bulunması gerekir. Bu da adına vergi salınacak kişinin gizlediği kazanç ve iradı gerçek veya gerçeğe en yakın miktarının saptanmasını gerektirir.

 

Daha ayrıntılı bilgi için iletişim kurunuz 

Saygılarımızla…

Vergi Uyuşmazlıklarında Yürütülmesi Zorunlu İdari İşlemler Nelerdir?

Vergi uyuşmazlıklarında yürütülmesi zorunlu işlemler, ihbarname ve ödeme emri tebliği, tahakkuk fişi kesilmesi veya vergi tevkifi yahut düzeltme ve şikâyet başvurularının yetkili organlar tarafından red olunması biçiminde ortaya çıkar.

Daha ayrıntılı bilgi için iletişim kurunuz 

Saygılarımızla…

Ödeme emrine itirazda vergilendirme hataları inceleme konusu yapılabilir mi?

213 sayılı Vergi Usul Kanunun 118 inci maddesi hükümlerine giren vergilendirme hataları 6183 sayılı Amme Alacakları Tahsili Usulü Hakkındaki Kanunun 58 inci maddesinde sayılan itiraz nedenlerinden “ borcum yoktur” kapsamında incelenebilir.

Daha ayrıntılı bilgi için iletişim kurunuz 

Saygılarımızla…

 

Gecekondu önleme bölgesi ilan edilen yerlerde imzalanan ve ödenen sözleşmelere ait ihale kararı damga vergisi ile sözleşme damga vergisi düzeltme ve şikâyet kapsamında iade alınabilir mi?

775 sayılı Gecekondu Kanunu’nun 1 inci maddesinde “mevcut gecekonduların ıslahı, tasfiyesi, yeniden gecekondu yapımının önlenmesi ve bu amaçlarla alınması gereken tedbirler hakkında bu kanun hükümlerinin uygulanacağı” 2 inci maddesinde “ Bu kanunda sözü geçen (Gecekondu) deyimi ile, imar ve yapı işlerini düzenleyen mevzuata ve genel hükümlere bağlı kalmaksızın, kendisine ait olmayan arazi ve arsalar üzerinde sahibinin rızası alınmadan yapılan izinsiz yapılar kastedilmektedir.” 33 üncü maddesinde ise “ Bu kanun hükümlerine dayanılarak yapılan ivazlı veya ivazsız devir, temlik, kamulaştırma, alım, satım, kira, geri alma, geri verme, ifraz, tevhit, tescil, cins değişikliği, rehin tesis ve terkini, ıslah değişiklik, onarım, inşa ve ikmal gibi her türlü işlemler, sözleşmeler, beyannameler ve benzerleri, tasarruf bonosundan ve her türlü vergi resim harçtan muaftır” hükümleri yer almaktadır.

Bütün bu hükümlerden sözleşmenin imzalandığı tarihte gecekondu önleme bölgesi olmayan ve daha sonra gecekondu önleme bölgesi ilan edilen yerlerde düzeltme şikâyet kapsamında damga vergisinin iade edilmesi gerekir.

Daha ayrıntılı bilgi için iletişim kurunuz 

Saygılarımızla…

 

Takdir Komisyonlarının Hukuki Nitelikleri, Görevleri, Yetkileri Nelerdir.

213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 72 inci maddesinde takdir komisyonu illerde defterdarların, ilçelerde mal müdürünün ( müstakil vergi dairesi olan ilçelerde ilgili vergi dairesi müdürünün) veya bunların tevkil edecekleri memurların başkanlığı altında ilgili vergi dairesinin yetkili iki memuru ile seçilmiş iki üyeden kurulacağı, 

 

Arsalara ait asgari ölçüde birim değer tespitinde takdir komisyonu; belediye başkanı veya tevkil edeceği memurun başkanlığı altında belediyenin yetkili bir memuru ile defterdarın, vergi dairesi başkanlığı bulunan yerlerde ise vergi dairesi başkanının görevlendireceği iki memur, tapu sicil müdürü veya tevkil edeceği bir memur ve ticaret odasınca seçilmiş bir üye (ilgili olduğu arsalara ilişkin takdir komisyonlarına organize sanayi bölgesini temsilen bir üye) ile ilgili mahalle ve köyün muhtarından kurulacağı 

Araziye ait asgari ölçüde birim değer tespitinde takdir komisyonu, valinin başkanlığı altında defterdar, Tarım Orman ve Köyişleri Bakanlığı il müdürü ile il merkezlerindeki ticaret ve ziraat odalarından seçilmiş birer üyeden kurulacağı,

 

Takdir komisyonları daimi veya geçici olurlar. Takdir komisyonlarının kurulacağı yerler ile bu madde uyarınca kurulan komisyonların çalışma usul ve esaslarını belirlemeye Maliye Bakanlığı yetkili olacağı

Daimi komisyon bulunmayan yerlerde takdir işleri geçici komisyonlar tarafından görüleceği hükme bağlanmıştır.

Bu kuruluş biçimleri itibariyle takdir komisyonları, idare edilenlerin kamu hizmetine katılmaları örnek kuruluşlardır. Kanun koyucu devletin vergi toplama işlevinin bir parçası olan ve takdir komisyonlarının görevleri arasında sayılan işlevlere vergi mükelleflerini temsilen seçilmiş görevlilerinde katılmalarını sağlamakla, güçlü idare karşısında zayıf olan idare edilenleri koruma amacı gütmüştür.

Kuruluş amaçlarına göre takdir komisyonlarının görevleri 74 üncü maddeye göre; Yetkili makamlar tarafından istenilen matrah ve servet takdirlerini yapmak; vergi kanunlarında yazılı fiyat, ücret veya sair matrah ve kıymetleri takdir etmek; 1319 sayılı Emlak Vergisi Kanunu’nun 29 uncu maddesinin (a) bendi uyarınca asgari ölçüde birim değer tespit etmektir. Tüm bu görevler Devlet’in salacağı verginin miktarının belirlenmesinde vergi nispetinin uygulanacağı matrahın saptanmasına yönelik olmaları nedeniyle, kamu hizmeti niteliğindedir.

Takdir Komisyonlarının yetkileri kamu hizmetinin yürütülmesi sırasında kanunla vergi idaresine verilen inceleme yapma yetkisini, gerektiğinde bilirkişiye başvurma (VUK 74,75 ve 79/4) keşif yapma (VUK 79/1), mükelleften, kiracıdan, muhtar ve ihtiyar meclisleri, ticaret ve tarım odaları, belediyeler ve noterler gibi, resmi yada yarı resmi kuruluşlar ile özel kuruluşlar ve kişilerden bilgi isteme (VUK 79/2-3, 1319 s. Em. V.K. 31 md) vb. yetkilerini kullanabilirler. 

Takdir komisyonları kararlarının hukuki niteliklerini aşağıdaki, gibi sıralayabiliriz.

a)  Bu kararlar, komisyonlara kanunla verilen görevlerin yerine getirilmesi amacıyla ve kamu gücü kullanılarak, komisyon başkan ve üyelerinin aynı yöndeki iradelerinin birleşmeleriyle alınırlar. Bir başka anlatımla tek yönlü iradelerin ürünüdürler.

b)  Bir başka idarenin vesayet hiyerarşisine ve vesayet denetimine tabii olmadıklarından, kararlarının hukuk düzeninde doğmaları için herhangi bir makamın onayına ihtiyaç duyulmaz.

c)   Komisyon kararları vergi idaresi için bağlayıcı olduğundan beğenmediği, hukuka aykırı olarak gördüğü komisyon kararı yerine kendisininkini koyamaz.

d)  Komisyon karaları ancak idari yargı yerlerinde açılacak idari davalarda hukuka aykırılığı tespit edilebilir.

 

Daha ayrıntılı bilgi için iletişim kurunuz 

Saygılarımızla…

 

Ticari kazancının olmadığı yönünde tarhiyat aşamasında ileri sürülecek iddialar ödeme emri aşamasında ileri sürülebilir mi ?

Bilindiği üzere; 6183 sayılı Amme Alacakları Tahsili Usulü Hakkındaki Kanunu’nun 56 ıncı maddesinde, amme alacağını vadesinde ödemeyenlere 15 gün içinde borçlarını ödemeleri veya mal bildiriminde bulunmaları lüzumunun bir ödeme emri ile tebliğ olunacağı, 58 inci maddesinde de, kendisine ödeme emri tebliğ olunan şahsın, böyle bir borcun olmadığı veya kısmen ödendiği veya zamanaşımına uğradığı hakkında tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içinde alacaklı tahsil dairesine ait itiraz işlerine bakan itiraz komisyonu nezdinde itirazda bulunabileceği hükme bağlanmıştır. Dolayısıyla tarh aşamasında ileri sürülebilecek iddialar ödeme emri aşamasında ileri sürülemez.

 

Daha ayrıntılı bilgi için iletişim kurunuz 

Saygılarımızla…

 

Mali Müşavir nezdinde düzenlenen ve mükellefin kendisini doğrudan ilgilendiren tutanağa dayanarak defter ve belgelerin ibraz edilmediğinden bahisle, mükellefin KDV indirimleri red edilebilir mi ?

Vergi Usul Kanununda yer alan düzenlemelere göre vergi incelemesinin, incelemeye tabii olan mükellef veya vergi sorumlusunun iş yerinde yapılması genel kural olup, iş yerinin müsait olmaması, ölüm ve işi terk gibi zorunlu hallerin varlığı ile mükellef veya sorumluların, incelemenin dairede yapılmasını isteme halleri, bu genel kuralın istisnalarını oluşturmaktadır. 

İncelemenin dairede yapılmasını gerektiren durumlarda ibraz zorunluluğuna aykırı davranıştan söz edilebilmesi için, defter ve belgelerin usulüne uygun tebliğ edilen yazıyla istenmesi, ayrıca ibraz için yükümlülere belli bir süre verilmesi gerekmektedir.

Defter ve belgeleri usulüne uygun şekilde yazıyla ve yasada öngörülen süre verilerek kendisinden istenmeyen yükümlü hakkında KDV indirimleri red edilerek yapılan tarhiyat hukuka aykırılık teşkil etmektedir.

 

Daha ayrıntılı bilgi için iletişim kurunuz 

Saygılarımızla…

 

Yeni bir sözleşme imzalanmadan ya da eski sözleşme üzerine herhangi bir şerh konulmadan veya sözleşmede bir hüküm dolayısıyla sözleşmenin süresinin uzaması durumunda süresi uzayan sözleşme için, yeniden damga vergisi doğar mı?

Bilindiği üzere damga vergisinin doğması için öncelikle kanunda belirlenmiş bir kağıt veya elektronik ortamda düzenlenmiş bir belge ya da veri olması, bu kağıt, belge ya da verinin imzalanmış olması ya da imza yerine geçecek bir işaret konmuş olması gerekmekte olup, bu kağıtların hükümlerinin yenilenmesi durumunda ise, sadece bu kağıtların yenilenmesine ilişkin mektup ve şerhlerin damga vergisine tabii olduğu düzenlemesine yer verildiği görülmektedir.

Damga Vergisi Kanunu’nun 2’nci maddesinde şerhlerden bahsedilmekle birlikte mektup ve şerhin yasal tanımı yapılmamıştır. Şerh; bir anlatım veya yorumlama, bir şeyi açıklamak amacıyla bir kağıda yazılmış olan ifade olarak tanımlanabilir. Şerh yazılı olan bir kağıdın, herhangi bir yerine, boşluğuna konulabilir. Önceden düzenlenmiş bulunan kağıdın altına veya arkasına bir boşluğa, bu kağıdın hükümlerinin yenilenmesine, uzatılmasına, değiştirilmesine, devrine veya bozulmasına ilişkin şerh konulması halinde bu kağıt damga vergisine tabi olur.

Dolayısıyla sözleşmede bulunan bir hüküm gereğince süresi kendiliğinden uzayan sözleşmenin 488 sayılı Damga Vergisi Kanununun aradığı anlamda damga vergisine bir sözleşme olarak kabul edilemez. 

 

Daha ayrıntılı bilgi için iletişim kurunuz 

Saygılarımızla…

 

 

Mücbir sebebin varlığı durumunda defter ve belgelerin zayii olduğu hususu nasıl ispatlanabilir.

Vergi Usul Kanununda mücbir sebep halinin mutlak suretle zayi belgesi ile ispatlanması gerektiği yönünde bir hüküm bulunmadığı gibi bu konuda Ticaret Kanunu hükümlerine atıfta yapılmamıştır. Bu nedenle yargı yerlerince dava dosyasına sunulan zayii belgesi ve diğer deliller göz önüne alınarak, defter ve belgelerin mücbir sebep nedeniyle vergi idaresine ibraz edilmediğinin, her uyuşmazlıkta ayrı ayrı değerlendirilerek karar verilmesi gerekmektedir. 

Mükellefler defter ve belgelerin zayii olduğu hususunu, Ticaret Mahkemelerinden alacakları hukuken geçerli diğer belgelerle de ispat edebilirler. Bu belgeler Jandarma Karakol Komutanlığı, Zabıta Amirliği ve İtfaiye Müdürlüğü tarafından düzenlenen tutanak ile Asliye Hukuk Mahkemesince yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucu düzenlenen raporlarla da mücbir sebebin varlığı ispatlanabilir.

 

Daha ayrıntılı bilgi için iletişim kurunuz 

Saygılarımızla…

 

 

Gelir Vergisi Kanunun da belirtilen “Götürü Gider İndiriminden” yararlanmak için belgeli bir harcamanın varlığı gereklimi dir?

Bilindiği üzere Gelir Vergisi Kanunu’nun “indirilecek giderler” başlıklı 40 ıncı maddesinin birinci fıkrasının 1 inci bendinde safi kazancın tespit edilmesi için indirilecek giderler arasında ticari kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi için yapılan genel giderler ifadesinden sonra parentez içi hüküm olarak ( ihracat, yurtdışında inşaat, onarma, montaj ve taşımacılık faaliyetlerinde bulunan mükelleflerin, bu bentte yazılı giderlere ilaveten bu faaliyetlerden döviz olarak elde ettikleri hasılatın binde beşini aşmamak şartıyla yurtdışındaki bu işlerle ilgili giderlerine karşılık olmak üzere götürü olarak hesapladıkları giderleri de indirebilirler.) hükmüne yer verilmiştir.

 

Yukarıda yer verilen Kanunu hükmü; ihracat, yurtdışında inşaat, onarma, montaj ve taşımacılık faaliyetlerinde bulunan mükelleflere “genel giderlere ilaveten” ilgili faaliyetlerinden döviz olarak elde ettikleri hasılatın binde beşini aşmamak üzere yurt dışındaki faaliyetleriyle ilgili giderlerine karşılık olmak üzere götürü gider hesaplayabilme hakkı tanıdığı gibi söz konusu indirimleri herhangi bir ispat şartına bağlamamış ve bu giderlerin yasal kayıtlara kaydedilme zorunluluğunu da aramamıştır.

 

Daha ayrıntılı bilgi için iletişim kurunuz 

Saygılarımızla…

Related Articles

İmar Hukuku